İnönü Vakfı, Türkiye’nin 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün evi Pembe Köşk’te “Mavilim’den Yunus Emre Oratoryosu’na: Cumhuriyet’in Başkentinde Müziğin Serüveni” sergisine ev sahipliği yapıyor.
İnönü Vakfı Başkanı ve İnönü’nün kızı Özden Toker’in ev sahipliğinde, Filiz Gencer’in küratörlüğündeki sergi ziyaretçilere kapılarını açtı.
Sergi, Osmanlı’dan devralınan kültür mirasının Cumhuriyet’e aktarılması sürecinden başlayarak, Atatürk’ün ulusal müziği evrensel düzeye getirmek için başlattığı müzik devriminin izini belgeler ve kişisel eşyalarla anlatıyor.
Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde izlenen müzik ve sanat politikaları, yapılan kurumsal düzenlemeler, etkinlikler ve bu yolda hizmet veren kişiler tanıtılıyor.
Sergide aileye ait özel eşyalar da sanatseverlerin ilgisine sunuldu. Bu eserlerden en dikkat çekeni, İsmet Paşa’nın ve eşi Mevhibe İnönü’nün 1930’lu yıllarda Cebeci’deki Musiki Muallim Mektebi Konservatuvarı binasının salonunda klasik müzik konserleri dinlerken kullandıkları berjer koltuklar oldu.
Burada verilen konserlerin en devamlı izleyicilerinden biri olan İsmet Paşa’nın, her iki kulağında da otoskleroza bağlı mikst tip işitme kaybı bulunduğundan konserleri rahat izleyebilmesi için 1930’larda kendisi için özel bir koltuk yaptırılmıştı.
1948’de İnönü Sanat Armağanı yarışmasını müzik kategorisinde “Yunus Emre Oratoryosu” ile kazanan besteci Ahmet Adnan Saygun’a verilen diploma da ilk kez sergileniyor.
“Yunus Emre Oratoryosu”, İnönü Sanat Armağanı’nı müzik dalında alan ilk ve tek eser olarak müzik tarihine geçti.
İsmet Paşa’nın Yemen Savaşı’nda Başlayan Müzik İlgisi
AA muhabirine açıklama yapan İnönü Vakfı Başkanı Özden Toker, Türkiye Cumhuriyeti’nin 102. yılı dolayısıyla düzenlenen serginin, her zaman olduğu gibi Cumhuriyet inkılaplarına ışık tuttuğunu söyledi.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimlerinin aile içinde yaşatılmasının önemine vurgu yapan Toker, şöyle konuştu:
“Çünkü Atatürk’ün istediği buydu; devrimlerin aile içinde yaşanması lazım. Ancak o zaman yerleşir, o zaman devrim olur, benimsenir.”
Toker, Cumhuriyet’in müzik devriminin de kendi ailelerinde yaşandığını belirterek şunları söyledi:
“Babam müziğe çok meraklıydı. Kendisi daha genç bir subayken, Osmanlı döneminde Yemen’de bir isyan çıkıyor. Ahmet İzzet Paşa komutanlığında isyanı bastırmak için Yemen’e yollanıyor. O da yanına tanımadığı fakat uzaktan şöhretini duyduğu Edirneli genç bir Türk subayı İsmet Bey’i çağırıyor. Orada sandıklar, kasalar buluyorlar. Onları açınca içlerinden kocaman bir gramofon ve taş plaklar çıkıyor. Böylece klasik müzikle, dünya müziğiyle ilk ilişkileri bu genç subayların orada oluyor.”
Bu deneyimin babasında bir tutkuya dönüştüğünü anlatan Toker, anne ve babasının 1916’da İstanbul’da evlendiğini, ancak kısa süre sonra babasının cepheye gittiğini kaydetti.
“Babam, cepheye giderken anneme aldığı ilk veda hediyesi duvar piyanosu gibi bir piyano oluyor. Ona bir hoca tutuyor ve aralarında mektuplaşma başlıyor. Babam cephede, annem İstanbul’da. Babam mektuplarında anneme hangi eserleri çaldığını, çalıştığını soruyor. Müziğe ilgilerini savaş döneminde bile devam ettiriyorlar.”
